Osman Bey Dönemi ( Osman Gazi )

Osman Bey, Osman Gazi ya da I. Osman El Gazi, (Osmanlı Türkçesi: عثمان بن أرطغرل, Osman bin Ertuğrul) (d.1258,Söğüt/Anadolu Selçuklu Devleti – ö.1326,Söğüt/Osmanlı İmparatorluğu).Osmanlı Türkleri’nin lideri,Osmanlı İmparatorluğunun ve imparatorluğuna hükmeden hanedanlığın kurucusudur.Altı yüzyıl boyunca dünyanın hakim güçlerinden biri olacak olan imparatorluk onun ismine dayandırılarak adlandırılmış.

1299 yılında Anadolu Selçuklu Devletinin uçbeyi olmaktan çıkıp bağımsızlığını ilan etmiştir.Moğol istilalarından kaçan müslümanların beyliğine sığınması ile siyasi ve askeri güçü artmıştır.Çöküş döneminde olan antik roma imparatorluğunun doğu kolunun yerini zamanla Osmanlı İmparatorluğu almıştır.

Osman Bey’in Hayatı

1258 yılında Söğüt’te doğdu. 1281 yılında tahta çıktı. Kulacahisar ve Karacahisar’ı alınca Selçuklu Sultanı II. Gıyaseddin Mesud, I. Osman’ı ödüllendirdi. 1299 yılında İnegöl’ü alması Osmanlı Devleti’nin kuruluşu olarak kabul edilir. 1302 yılında, ilk kez Bizans İmparatorluğu ordusuyla Koyunhisar Savaşı yapıldı. Bu savaşı Osmanlılar kazandı. Yapılan savaşlardan sonra 1315 yılında Bursa’yı kuşattı. Savaş sırasında hastalandı. 1324 yılında, devlet işlerini oğlu I. Orhan’a bıraktı. Ancak padişahlığı fiilen devam etti. 1326 yılında nikris hastalığı yüzünden, hayatını kaybetti.

Mirasları

Bir adet tuzluk
Bir adet heybe

Bir çift çizme Bir adet kaşıklık Bir adet giysi Birkaç at 100 koyun Beylik Toprakları

Osman Gazi, babası Ertuğrul Gazi’den yaklaşık 4.800 km² olarak devraldığı Osmanlı toprağını oğluna 16.000 km² olarak devretmiştir.

Vasiyetnamesi

Osman bin Ertugrul’un, oğlu Orhan’a Osmanlı Devletinin siyasi istikbali için vasiyetnamesi.

– Öğul ! -Her vazifeden önce dini hususlarla ihtimamli davran. Dini kaideler kuvvetli devlet inşa eder. -İhmalcı, kâfir, günahkâr, dikkatsiz, aldırışsız veya tecrübesiz bir adama dini hususları atfetme. Böyle adamlara devlet idaresini bırakma.

Allah’tan korkmayan, mahluklardan’da korkmaz. -Büyük günah işleyen ve onu devam eden bir adam sadık olamaz. -Sadık memur dileyen’in kendiside dürüst olmasi lazım ; o hazret-i peygamberin emirlerine itaat edendir ve şeriattan çıkmazdır. Zalimlikten ve hurafelikten (bâtıl itikattan) sakınandır. -Bizim devletimizde zalimliği ve hurafeliği teşvik edenleri işlerinden çıkart.

-Asıl sebebiki, bu insanlar senin zevalına (zailine) mesul olacaklar. Devleti her zaman cihat’la genişleştir, cünkü çok uzun zaman seferberliksiz durarsak, neferlerin mertliği, askeri istihbaratlar, malumatlar ve amirlerin verdigi tanzimler zarara ve tadilata (değişikliğe) uğrar. Savaşın erbapları ölür, ve onların yerine tecrübesizler geçer.

Ardından çok kötü hatalar meydana geler ve devleti zor durumda bırakır. -Beyt-ul-Mal’ı (Devlet hazinesini) muhafaza et ve devletin sermayesini artırmaya çaba sarf et. -Elinde ne var’sa ondan memnun ol ve israf etme, İhtiyaç ve gereklilikte hariç faydasız yere tahrip etme. -Askerlerinden ve malından gururlanma çünkü onlar Allah yolunda halka hizmeti ve bütün dünyaya adaleti ve fazileti yaymak için vasıtadır. -Allahın onurunda çalişan memurları koru. Vefatlarından sonra aylelerine ihtimam göster, ve onların ihtiyaçlarını gider.

 Tahakkümle (baskılı ve şiddetli yönetimle) umumi mülkünü artırma. -Yoksulların imdatına yetiş ve akrabalarını belâ’dan kurtar. -Devletin kuvvetini sağlayan en iyi subayları, tedriscileri, erdem adamları, sanatçıları ve muharrirleri himaye et. Onlarla nezaketle muamele et ve şeref ver. Bir faziletli adamdan bahs edildiğini öğrendiysen, onunla samimi bir şekilde muhabbete ve irtibata gir, ona mülk ver ve onu tatmin et. Erdem, alim ve tahsilli insanların rakamı artacak.

-Devletin dini hususlarını intizam ettir (tanzim veya muntazam ettirmek) . Beni örnek al, güçsüz komutan olarak başladım ve layik olmadığıma rağmen, Allahın yardımıyla (muaviniyle) muvaffak oldum. -Benim tarîkimi (usul, tarz) takip edeceksin ve hazret-i Muhammed’in dinini ve müminleri savunacaksın, senin haleflerinde aynısını yapacaklar. -Allahın ve kulların adaletine riâyet et. Bu tarzı devam etmeleri için, haleflerine nasihat ve tavsiye etmekte sakın tereddüd etme.

-Adalet ve hakkaniyette Allahin yardımını cezbet (dile), zalimliği feshetmek (yok etmek) için bütün usulları dene. -Milletini duşmanların ve zalimliğin saldırılarından koru. -Hiç kimseyle yanliş ve insafsız davranma. -Milleti memnun et ve bütün sevdiklerini koru. Osman Bey Dönemi Siyasi Olayları

1)- Karacahisarı Bizanstan almış, uc beyliğine atanmıştır. 2)- Bilecik, inegöl, Yarhisar ve Yenişehri alarak, İzmite yaklaştı. 3)- Bizans Tekfurlarını KOYUNHİSAR savaşında yendi. Koyunhisar savaşının sebebi: Osmanlıların İzmit’e yaklaşmalarından korkuya kapılan Bizans Tekfurlarını anlaşarak Osmanlılar üzerine yürümesi. Sonuçları ve Önemi: Bu savaşı Osmanlılar kazandı.Böylece Bursa’nın kuzeyi hariç üç tarafıOsmanlı topraklarıyla çevrildi. 4)- Mudanya fethedilmiş, Bursa kuşatılmıştır. OSMAN BEY HAKKINDA: Ertuğrul Gazi’nin ölümünden sonra beyliğin başına geçmiş, 1320 den itibaren rahatsızlığı sebebiyle askeri harekatın başına oğlu Orhan Beyi geçirmişti. Şeyh Edebalinin kızıyla evlenmiş, ahilerin desteğini kazanmıştır. Türbesi Bursa’da GÜMÜŞLÜ KÜMBET’dedir.

Not:

ilk para Osman Bey Döneminde Bastırılmıştır.

EK BİLGİ

Osman Bey . ( 06.05.1257)- (07.06.1325)

Osmanlı Devleti’nin kurucusu.

Saltanatı: 1299-1326 Babası: Ertuğrul Gazi Annesi: Hayme Hatun Doğumu: 1258 Vefatı: 1326

Oğuzların Kayı boyundan, Türkiye Selçuklularının uç beyi Ertuğrul Gâzi’nin oğlu olup, 1258 senesinde Söğüt’te doğdu. Küçük yaştan îtibâren İslâm ilimlerini öğrenen Osman Gâzi, ayrıca mükemmel bir askerî tâlim ve terbiye gördü. 1277′de Anadolu’nun İslâmlaştırılıp, Türkleşmesi faâliyetlerine katılan gönül sultanlarından ve ahîlerden biri olan Şeyh Edebâlî’nin kızı ile evlendi. Babası Ertuğrul Gâzi’nin 1281′de vefatı üzerine bey seçilip idâreyi ele aldı.

Osman Bey, Kayıların başına geçince Söğüt’ü kendisine merkez yaparak Akçakoca, Gâzi Abdurrahman, Aykut Alp ve Konur Alp gibi beylerle Bizans’a karşı fetihlere girişti. 1285′te Kulaca Hisarı fethedildi. 1288′de İnegöl ve Karacahisar tekfurlarının kuvvetlerini Ekizce’de bozguna uğrattı. Bu savaşta Osman Gâzi’nin kardeşi Saru Batu şehit oldu.

Osmanlıların daha sonra Karacahisar, Taraklı ve Göynük’ü elde etmesi üzerine, bölge tekfurları ittifak ederek Osman Gâzi’yi bir düğün münasebetiyle öldürmek istediler. Dostu, Harmankaya hâkimi Köse Mihal’in (ki daha sonra İslâmiyet’i kabûl ederek Mihal Gâzi adını almıştır.) haber vermesi ile vaziyeti öğrenen Osman Gâzi süratle harekete geçerek Bilecik ve Yarhisar’ı zaptetti. Gelini ele geçirerek Nilüfer adını verip, oğlu Orhan Gâzi ile nikahladı.

1299′da Türkiye Selçuklu sultanlığındaki iktidar boşluğundan faydalanan Osman Gâzi istiklâlini îlân etti. 1301′de Yenişehir’i alarak İznik ve Bursa’nın fethinin yolunu açtı. Bursa, Kite ve Atranos tekfurlarının kuvvetlerini Koyunhisar mevkiinde bozguna uğrattı. Bu zaferden sonra Kestel, Kite ve Ulubat kaleleri Osmanlıların eline geçti.

1308′de İznik’in en mühim ileri karakolu olan Karahisar ele geçirildi. Böylece İznik-İzmit karayolu Türklerin hâkimiyetine girmiş oldu. Osman Bey artık başta Bursa olmak üzere İznik ve İzmit’in zabtını ilk hedef olarak görüyordu. 1314 yılında başlayan Bursa kuşatması, on seneden fazla sürdü. 1324′de hastalanan Osman Bey, kumandayı oğlu Orhan’a devretti.

Osman Gazi sâlih bir müslüman olup, İslam ahlâkının iyi ve güzel vasıflarına sahipti. Az sayıdaki aşiret kuvvetleriyle Bizans ordusunu ve tekfurlarını üst üste mağlup edip zaferler kazanarak dünyanın en uzun ömürlü hânedânını ve en büyük devletlerinden birini kurdu. Bir taraftan fetihlere devam ederken, diğer taraftan devlet teşkîlâtının müesseselerini mükemmel bir şekilde kurmaya ve sistemleştirmeye çalıştı. Ömrü, Rum kâfirleri ile savaşmakla ve İslâmiyet’i yaymakla geçti. Vefat edeceği zaman, oğlu Orhan Bey’e gönderdiği vasiyetnâmesi, İslâmiyet’e olan sevgi ve saygısını ve Türk milletinin rahat ve huzurunu düşündüğünü ve insan haklarına da gönülden bağlılığını açıkça bildirmektedir.

Osman Gâzi’nin, Oğlu Orhan Gâzi’ye Nasihatı

“Oğul! Din işlerini her şeyden evvel ele alıp, yürütmek gayret ve esasını daima göz önünde bulundur ve bu esası sakın gevşekliğe uğratma. Çünkü bir farzın yerine getirilmesini sağlamak, din ve devletin kuvvetlenmesine sebep olur.

Din gayretine sahip olmayan, sefahate düşkün olan, tecrübe edilmemiş kimselere devlet işlerini verme! Zira, yaratanından korkmayan bir kimse, yarattıklarından da çekinmez.

Zulümden ve hangisi olursa olsun bid’atten, yani İslâmiyet’e aykırı şeylerden son derece uzak dur! Seni zulüm ve bid’ate teşvik edip sürükleyenleri, devletinden uzaklaştır ki, bunlar seni yıkılışa sürüklemesinler.

Allahü teâlânın rızası için, devlet hizmetinde ömrünü tüketen devlet adamlarını daima gözet. Böyle kıymetli kimselerin vefatından sonra, aile efradını koru, ihtiyacı olanların da ihtiyacını karşıla, tebeandan hiç kimsenin malına mülküne dokunma. Hak sahiplerine hakkını ver, layık olanlara ihsan ve ikramlarda bulun ve ailelerini de gözet. Özellikle, devletin ruhu mesabesinde olan ve en büyük dayanağı bulunan asker taifesini güzelce idare edip rahatlarını temin eyle.

Devletin bedeninde kuvvet mesabesinde olan hakiki alimleri ve fazilet sahiplerini, edip ve yazarlarını, sanat erbabını gözetip koru. Onlara hürmet, ihsan ve ikramda bulun. Bir ülkede, olgun bir alimin, bir arifin, bir velinin bulunduğunu duyarsan, uygun ve layık bir usul ve ifade ile onu memlekete getirt. Onlara her türlü imkanı tanıyarak ülkene yerleştir ki, hükümetin süresince alim ve arifler, bilginler memleketinde çoğalsın. Din ve devlet işleri nizama oturup ilerlesin.

Sakın, orduya ve zenginliğe mağrur olma. Hakiki alim ve ariflere, bilginlere hürmet edip, sarayında onlara yer ver. Benim halimden ibret al ki, zayıf, güçsüz bir karınca misali, hiç layık olmadığım halde buraya geldim ve Allahü tealanın nice ihsanlarına ve inayetlerine kavuştum. Sen de benim uyduğum ve uyguladığım nizamı uygula. Muhammed aleyhisselâmın dinini, bu yüce dinin mensuplarını ve itaat eden diğer tebeanı himaye eyle! Allahü teâlânın hakkını ve kullarının hakkını gözet. Dinimizin tayin ettiği beytülmaldeki gelirin ile kanaat eyle! Devletin zaruri ihtiyaçları dışında sarfiyatta bulunmaktan son derece sakın! Senden sonra geleceklere de aynı nasihatlerde bulun ve iyice tembih eyle. Daima adalet ve insaf üzerine bulun. Zulme meydan verme. Herhangi bir işe başlayacağın zaman Allahü teâlânın yardımına sığın! Tebeanı, düşmanların ve zalimlerin saldırılarından koru. Haksız olarak hiç kimseye muamelede bulunma. Daima halkını hoşnut edecek şeyleri arayıp, yapılmasını sağla. Onların gönüllerini kazanmayı, bunun devamını ve artmasını büyük nimet bil! Tebeanın sana olan güveninin sarsılmamasına son derece dikkat eyle!”

Osman Bey’in Rüyası

Bizans’ın hakimiyetindeki batı Anadolu sihat diyarı olduğundan, bölgede gaza niyetiyle pek çok kumandan, mücahit derviş ve herbiri gönül sultanı şeyh ve alim bulunuyordu. Osman Gazi, Anadolu’nun İslamlaştırılıp, Türkleşmesi faaliyetine katılan bu gönül sultanlarından ve ahilerden biri olan Karamanlı Şeyh Edebali’nin sohbetlerini hiç kaçırmamaya gayret ederdi.

1277 senesinde, Edebali hazretlerinin dergahında misafir olduğu bir gün acaip bir rüya gördü. Rüyasında, hocası Edebali’nin koynundan bir ayın çıkıp, kendi koynuna girdiğini, arkasından da kendi göbeğinden bir çınar ağacının bitip, alemi tuttuğunu, gölgesinde nice dağların bulunup, nehirlerin aktığını, bir çok insanların kaynaştığını, kimisinin bahçe ve tarla sulayıp, kimisinin çeşmeler akıttığını gördü.

Gördüğü rüyayı ertesi gün hocasına anlattı. Şeyh Edebali O’na; “Müjde ey Osman! Hak teala sana ve senin evladına saltanat verdi. Bütün dünya, evladının himayesinde olacak, kızım Mal Hatun da sana eş olacak.” deyip rüyasını tabir etti. On dokuz yaşında iken Şeyh Edebali’nin kızı Mal Hatun ile evlendi. Bu izivaçtan Orhan Gazi doğdu. Orhan Gazi’nin doğduğu sırada, Ertuğrul Gazi de vefat etti (1281). Bazı kaynaklarda Edebali’nin kızının adı Bala Hatun olarak geçmekte ve Mal Hatun’un Ömer Bey’in kızı olduğu yazılmaktadır.